Bir filmin gerçekten "iyi" olması için milyon dolarlar harcanması, oyuncuların dünyaca ünlü olması, senaryonun sıradışı ve sürprizlerle dolu olması gerekmez her zaman. Çünkü bazen yalınlık, sadelik bunların hepsinden daha 'kullanışlı' olabilir. Bazen hayatın ta kendisi, en sıradışı hayalden bile daha çarpıcı ve etkileyici olabilir.
İzlemeyi bunca zamandır ertelediğim bir film, 4 Hafta, 3 Ay, 2 Gün(4 luni, 3 saptamâni si 2 zile). Bitirdiğim zamansa bunca süredir izlemediğim için pişmanlık duyduğum. Film, Romanya'da öğrencilik yapan, kaldıkları yurtta aynı odayı paylaşan iki kızın öyküsünü anlatıyor.
Birlikte hareket ederek birbirleri için fedakarlıkta bulunan iki genç kız, yaşadığımız hayatın tam ortasından kopup gelen iki karakter. Bir karar alırlar ve arkasında durmak için beklediklerinden daha ileri gitmek zorunda kalırlar. Filmin hikayesinden daha fazla bahsetmekse, sizin seyir keyfinize ihanet olur bu film için.
Ancak film, oluşturduğu karakterlerle, senaryoyu bir bütün haline getiren ufak hikayeleriyle, oyuncuların performanslarıyla ve en önemlisi, yazının başından beri dilimize pelesenk yaptığımız o "sade"liğiyle sizi hikayesinin içine alıveriyor. Filmdeki her drama, her heyecana ortak oluyorsunuz.
Başta Cannes'da Altın Palmiye ödülü olmak üzere çeşitli festivallerde farklı ödüller toplayan film, hikayesiyle, (Romanya'dan gelişmiş olsa bile) ülkemizdeki hayattan da bir kesit sunuyor.
Not: Filmi, fragmanını izlemeden izlerseniz sizin için daha çarpıcı ve beklenmedik bir seyir keyfi sunabilir. Fragman, filmden çok sayıda ipucu içeriyor.
Filmin Fragmanı:
Dune: Prophecy – Üstümüz Başımız Yine Baharat!
2 saat önce
1 Yorum - Yorum Yaz:
listeye aldım hemen;)
Yorum Gönder