Pazar, Nisan 12

Appaloosa | Kanun Benim

Esasında haftalar önce verilmiş bir sözdü bu eleştiri. Ama yazmak anca bugüne kısmet oldu. Ülkemizde de geçtiğimiz Cuma vizyona girdiğini göz önünde bulundurursak, isabet oldu bir bakıma.
Günümüzde Western filmi çekmek, bir hayli cesaret isteyen bir iş. Yönetmen ya da senarist ne kadar usta, ne kadar iddialı olursa olsun; Hollywood'un Western köşesine uzun süredir kurulu olan başyapıtların sayısı epey fazla. Bu durumda, ortaya konulan yapıtın, öncekilerden farklı olmayı, seyirciye farklı bir havayı yaşatabilmeyi becerebilmesi gerekiyor. Konuyu dağıtmadan araya ekleyelim, ne gibi derseniz, 3:10 to Yuma derim. Ona ayrı bir post, ayrı paragraflar gerekir elbet ancak, son yıllarda yapılan en iyi Western filmi olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. 3:10 to Yuma'dan başka göze çarpan bir yapım da olmamıştı sinema sektöründe son yıllarda.
Appaloosa, eleştirisini yazmakta gecikmekte iyi ettiğim bir film. Yoksa daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi, filmi izledikten hemen sonraki hayal kırıklığıyla yazacağım cümleler, gerçekten çok sert ve acımasız olurdu. Yani sözün özü, Appaloosa beni büyük bir hayal kırıklığına uğrattı. Ancak konuyu böyle kestirip atacak değilim elbet, filmden de az çok yazmak için oturdum zira ekranın başına.Appaloosa'nın başrollerinde, aynı zamanda filmin yönetmenliğini yapan, senaryosunda da emeği bulunan Ed Harris, Viggo Mortensen (Nam-ı diğer Aragon) ve Renée Zellweger'i görüyoruz. Hatta Renée Zellweger'i bu kadar yaşlı görmek üzüyor da bizi. Yıllar eskitiyor tabi herkesi. Zengin bir oyuncu kadrosuna ihtiyacı olmayan senaryoyu, fazlasıyla besleyebilecek isimler bunlar.
Film, bilmemkaçlı yıllarda, bir haydut çetesinin elinden bir türlü kurtulamayan bir kasabanın (Appaloosa) iki ünlü kovboyu, ki bunlar başrollerimiz Ed Harris ve Viggo Mortensen olurlar, şerif olarak kiralamasıyla başlıyor. Film de tahmin edeceğiniz gibi, kasaba şerifi ve yardımcısıyla, bu haydut çetesi arasında olan mücadeleyi anlatıyor.Her filmin senaryosunun yapısını kabaca bir iskelet üzerine oturtabilirsiniz. Falan olur, filan olur sonra şunlar bunlar olur gibisinden. (Bugün biraz manyak yazıyorum galiba). Appaloosa'nın senaryosu da kabaca az önceki paragraftakilerden müteşekkil. Ancak "iyi" sayılabilecek filmlerin aksine, Appaloosa, bu iskeleti yeterli dram, aksiyon ya da trajediyle donatamıyor. Sorun da burada başlıyor. Filmde bir sonraki sahnede ne olacağını az çok kestirmeye başladığınız zaman, filmin klişeleşmeye adım adım gittiğini sezmeye başlıyor ve hızla soğuyorsunuz filmden. Film sizi şaşırak etkileyemiyorsa, dramı yaşatarak etkileyebilmeli, bunu da yapamıyorsa, başka bir şekilde, bir yolunu bulup etkilemeli sizi. Ama bir film sizi bir türlü etkileyemiyorsa, sizin için zaman kaybından öteye gidemiyor doğal olarak.
Film hakkında bu kadar sert eleştirilerde bulunmam, filmin tamamına yayılmış bir hayal kırıklığından kaynaklanmıyor aslında. Her Western'de olması gereken ve klişe değil klasik statüsüne giren sahneler de var filmde. Buralarda belki biraz tatmin olabiliyorsunuz. Ancak filmin geri kalanında, özellikle finale yaklaştıkça, maalesef pek de olumlu düşünceler belirmiyor kafanızda.Sonuca bağlayalım, Appaloosa, "farklı" bir yaklaşım getirmiyor Western stiline. Hatta sadece Western olarak değil, bir film olarak da farklı kategorilerden klişeler barındırıyor içinde. Şu ana kadar eleştirisini yazdığım filmler içerisinde, maalesef en kötüsü.
Not: Yazıyı bitirip afişi eklerken afişteki cümle gözüme çarptı: "Nefes kesen bir aksiyon ve etkileyici bir gerilim."(Peter Travers - Rolling Stone)
Aynı filmi mi izledik hemşerim??
Not(2): Bizimkiler de bulunabilecek en saçma ismi bulmuş: "Kanun Benim!" Ben olsam "Bil Bakalım Kim?" koyardım bunun ismini.

0 Yorum - Yorum Yaz: