Cumartesi, Aralık 6

K-Pax [2001]




Favori aktörüm, Kevin Spacey. Anlayacağınız "Kevin olsun çamurdan olsun" diyebilirim gönül rahatlığıyla. Bloguma yazacağım ilk film eleştirisi hangi film hakkında olsun diye çok düşündüm, baktım sonu yok, dedim bari en son izlediğim film olsun: K-Pax. Hem Kevin Spacey oynuyor, hem de "aile filmi" kategorisine rahatlıkla konulabilir.
K-Pax'te olaylar nasıl gelişiyor, önce ondan kısaca bahsedelim. Baş karakterimiz Prot(Kevin Spacey), bir gasp olayından sonra yanlış zamanda yanlış yerde bulunduğu için zanlı konumuna düşer, ancak polis kendisiyle baş edemez, zira uzaydan geldiğini iddia etmektedir. Söylediğine göre K-Pax isimli bir gezegenden gelmiştir, polis bakar ki Prot kafayı sıyırmış, yollar deli hastanesine. Deli hastanesinde Prot'un doktoru Dr. Mark Powell(Jeff Bridges) olur. Film de bu iki karakter arasındaki ilişkiden başlar, Prot'un hastanedeki etkisi, Dr. Powell'in aile içi sorunları çerçevesinde adım adım ilerler.
Prot, uzaydan geldiğini iddia ettiği için, bizim dünyamızdakı sıkıntılar onun için pek de geçerli değildir. Küresel Isınma, Ekonomik Kriz ya da Soğuk Savaş falan pek de umrunda değildir Prot'un. Bir ailesi, çocukları, ya da bir işi yoktur, zaten hastanede hasta konumunda olduğundan bu durumda dert etmesine de pek gerek yoktur. Dolayısıyla gülümser Prot, ve Dünyamızın keyfini çıkarır, muzu kabuğuyla yer, çilekleri bütün bütün götürür, bir yandan da hastanedeki hastalara umut dağıtır, dönüşte (yalnızca birini) yanında götüreceğini söyleyerek.
Prot uzaylı modunda takıladursun, Dr. Mark Powell da Prot'u uzaydan gelmediğine, bahsettiği K-Pax gezegeninin aslında var olmadığına inandırarak içinde bulunduğu durumdan kurtarmaya çalışır. Gelin görün ki durumlar tersine işler, ve hastanedeki hastalardan sonra Dr. Mark Powell ve uzay endüstrisinde çalışan tanıdıkları bile yavaş yavaş inanmaya başlar Prot'a ve K-Pax gezegenine.
İzleyici merakla bekler acaba K-Pax var mı, yoksa Prot mu sıyırmış diye, ancak film izleyiciyi yalnızca bu sorunun cevabını aramakla bırakmaz elbet, Dr. Powell Prot'la uğraşırken, film aynı zamanda Prot'un da hastanedeki etkisi üzerinde durur.
Belki de K-Pax'in en etkileyici özelliklerinden birisi budur.
Film, hem uzaydan geldiğini iddia eden bir karakteriyle ilgi çekici sayılabilecek bir konuyu işlerken, hem de akıl hastanesinde geçen ufak hikayelerle, dramatik bir tat bırakır damağımızda. Guguk Kuşu, doğru film değil; ama akla ilk geleni.

Bütün bu maceranın ve dramın etrafında döndüğü Prot karakteri, elbette ki Kevin Spacey'nin performansıyla daha anlamlı hale geliyor filmde, Prot'un o "uzaylı" gülüşü, Kevin Spacey'den başkasında yoktur herhalde. Akademi'nin kararına saygı duymamak imkansızlaşıyor, 1999'daki Oscar'dan sonra.
Elbette ki Dr. Mark Powell rolündeki Jeff Bridges da kalitesini konuşturuyor, kendisini The Big Lebowski'den ya da daha yakın tarihteki bir filmden: Iron Man'den hatırlayabiliriz. Aslında olaylar Dr. Mark Powell'in etrafında gelişiyor, filmin baş karakteri o gibi duruyor, ama bu da filmin bir numarası, film, bilineni bize sunarak bilinmeyene olan merakımızı körüklüyor, bildiğimiz insanın yanında, bilmediğimiz uzaylıyı daha da çok merak ediyoruz.
Netice itibariyle, K-Pax, ortanın üzerinde bir seyir keyfi yaşatıyor bizlere, bazen komik, bazen dramatik oluyor, çok keskin duygu geçişleri yaşatmıyor belki, ama hepsinden az çok tattırıyor. Bunun üstüne iki usta oyuncunun performansları da etkilenince, güzel bir haftasonu filmi olup çıkıyor.
Not(1): Film 2001 yapımı, biz 2008'e geldik, eleştiriyoruz. Dünyayı yeniden mi keşfediyoruz? Evet, ne demişler, gitmediğin yer senin değildir, bunu sinemaya uyarlayalım, izlemediğin film gerçek değildir, dolayısıyla K-Pax benim için 2008'de var oldu, ben de 2008'de yazdım eleştirisini.
Not(2): Mümkün mertebe filmden can alıcı bir bilgi vermemeye çalıştım, ancak izleyenler için Prot hakkında bir kaç şey daha söylemek isterim.
Filmin sonunda, film bize diyor ki, Prot, aslında Robert Porter'in ta kendisidir, kendini hayattan bu şekilde uzaklaştırmış, acısına bu çözümü bulmuş, bu şekilde delirmiştir. Peki biz yiyor muyuz bu numarayı? Tabii ki hayır.
Efendim, Prot, tabiri caizse buzz gibi uzaylıdır, ancak dünyada Robert Porter'in bedeninde yer bulmuştur kendine, filmin aslında bir diğer güzelliği de budur, bize bırakır son kararı, bizim Prot'umuz biz istersek uzaylı olur, istersek Robert Porter. Zira filmin evrenindeki herkes, Prot'u yatağın altında bulunca derin bir "Oh" çeker ve uzaylı olmadığına sevinir.
Hastalar hariç...
Hastalar birbirlerine şöyle fısıldarlar: "Bu kim? Bu Prot değil, Prot gitti, o zaman bu kim?"
Evet, yatağın altından çıkan O kişi, Prot değildir, Robert'dir, ancak bunu bir tek biz akıllı(!) insanlar kabullenemeyiz, kabullenmek istemeyiz, oysa hastanedeki deliler için buna inanmak bir sorun değildir, Prot gitmiştir, Robert'i geride bırakmıştır, ve söz verdiği gibi, içlerinden bir tanesini de yanında götürmüştür. Boşuna dememişler, akıllı düşününceye kadar, deli oğlunu everir...

0 Yorum - Yorum Yaz: