Son döneme ait suç filmlerinde gözle görülür bir akım başladı: Komik ve eğlenceli kötü adam figürleri oluşturmak. Evet, biliyorum, bundan yavaş yavaş sıkılmaya başladığımızı söylemek çok da yanlış olmaz. Korkarım sevgili senarist/yönetmen arkadaşlarımız bir klişe haline gelinceye kadar bu akımın peşinden koşacaklar. Ancak bu akım, In Bruges'i kötü bir film yapmaya yetmiyor, hatta çoğu klişe sınıfına girmeye aday şeyde olduğu gibi doğru şekilde kullanıldığında oldukça kaliteli bir yapıma da öncülük ediyor.
Önce filmin adına açıklık getirmek isterim, zira ben filmi izleyene kadar Bruges sözcüğüyle 'Bruge-giller' gibi bir aile kastedildiğini sanıyor, filmin ismininse aklımda derin yer eden 'One Night At McCool's' filminin ismi gibi bir şey kasdettiğini sanıyordum. Yani "Brugegiller'de olanlar" gibi bir aile komedisi falan sanıyordum filmi. Bu büyük yanılgı, "filmi izlemeden hakkında mümkün olduğunca az bil-izlerken mümkün olduğunca çok sürprizle karşılaş" politikamın bir ürünü tabii ki.
Bruges, Belçika'nın kuzeydoğusunda yer alan küçük bir şehir. Çoğu Avrupa şehrinde olduğu gibi ortaçağa ait mimari izleri taşıyor. Tabii -filmde belirtildiği kadarıyla- Bruges'in farkı, bu izleri çok iyi muhafaza etmesi. Tahmin edeceğiniz üzere filmin ismi de film hakkında ufak bir bilgi vermiş oluyor: Kahraman(lar)ımızın Bruges macerası.
Ray(Colin Farrell) ve Ken(Brendan Gleeson), para için çalışan iki suikastçidir. Filmse henüz başladıkları bir görevi tamamladıktan sonra patronlarından aldıkları bir talimatla bir müddet gizlenmek için Bruges'a gitmeleriyle başlar. Birbirleriyle kan bağları olmamasına karşın iki kardeşi andıran kahramanlarımızdan genç olan Ray, bir küçük kardeş gibi mızmızlanmayı kesmez, ona nazaran biraz daha yaşlı olan Ken ise onu yatıştırmaya çalışan bir abi havasındadır, ne olursa olsun burada iyi vakit geçirmeleri ve şehri mümkün mertebe gezip görmeleri, tatillerinin keyfine bakmaları gerektiği fikrindedir.
Ken ve yanında zoraki getirdiği Ray, şehrin içinden geçen nehriyle, binaların verdiği gotik havayla ve kendine has atmosferiyle özgün bir niteliğe sahip bu küçük şehirde vakitlerini harcamaya koyulurlar. Mızmız kardeş Ray her ne kadar zorlanarak dışarı çıkarılmış olsa da, cücelerle alakalı bir filmin çekildiği bir film setinde gördüğü bir kızdan, Chloë'den(Clémence Poésy) etkilenerek çekilmez tatilini güzelleştirmek adına bir fırsat yakalamış olur. Ray Chloë ile vakit geçirmeye koyulurken, Ken'i ise bir başka görev beklemektedir.
In Bruges'in öyküsü hakkında söyleyebileceklerim bu kadar. Sıradışı bir hikaye gibi görünmese de içinde barındırdığı küçük hikayeler ve ayrıntılarla film farkını ortaya koyuyor. Küçük bir şehirde, bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az karakterin kısa süreli birlikteliğinden doğan hikayesi, izleyicinin filmin atmosferinden uzaklaşmasına izin vermeyen öyküleme tekniğiyle yoğrulup, üzerine Bruges gibi bir ortaçağ şehrinin havası eklenince ortaya tadından yenmez bir suç-komedi filmi çıkmış oluyor.
Filmin Fragmanı:
0 Yorum - Yorum Yaz:
Yorum Gönder